
Evet arkadaşlar, Aşağıdaki yazıyı dikkatle okuyanlar gerçekleri göreceklerdir.. saygılarımla..
Erdoğan, İncil ve haç! Avrupa'nın kanlı tarihini araştıranların yolu hep Afrika'ya çıkar. Amerikalılar'ın ülkenin gerçek sahipleri Kızılderililer'e petrol için yaptığını,Fransası, İngilteresi de altın ve elmas için Afrika'dayaptı. Tabi bu hem bizim bildiğimiz, pigmelerin yaşadığı Afrika, hem de Tunus, Fas ve Cezayir gibi ülkeleri kapsıyor. Yapılan yağmaların ve katliamların büyüklüğünü anlatmaya çalışmak için bir insanın beyni yetmiyor. Bunları başka yazıda anlatırız. Avrupa'nın elmas ve altın için fakir Afrikalıları kıtır kıtır doğramasından birkaç yüzyıl sonra bir gazeteci bölgeye ziyarete gider. Amacı hem bir safariye katılmak hem de haber yapmaktır. Orada bir kabilenin lideri ile konuşurken, atalarından kalan,ilginç bir anıyı dinler. Kabile reisinin ağzından anlatalım: "Yıllar önce beyaz adam buralara geldiği zaman bizim topraklarımız, onların ise elinde İncil,boynunda haç vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Fakat bir gün gözlerimiziaçtığımızda bizim elimizde İncil, boynumuzda haç;onların elinde ise bizim topraklarımız vardı" Ne zaman, Amerika'nın bu topraklara serpttiği ılımlıİslamı temsil eden bir insanı dinlesem aklıma hemen hikaye gelir. Hadi bunu günümüze uyarlayalım. Bir gün bir insan umut olarak ortaya çıktı ve bize,"Allah'a inandığını, Kuran-ı Kerimi elinden bırakmadığını, sürekli dua ettiğini ve gün geldiği zaman bütün Türkiye'nin İslam'ın ışığı ile aydınlanacağını" anlattı. Kabileler inandı ona.Gözlerini kapatıp dua etmeye başladı. Bu millet dininio kadar seviyordu ki, herhangi bir insanın onuçıkarları için kullanacağı aklına gelmiyordu. Bir milletin duası devam ederken önce TÜPRAŞ, sonraPETKİM, ardından TELEKOM, devamında bankalar, limanlarve arsalar satıldı. Bizim ise duamız devam ediyordu.Çünkü bizden bunu istemişti. Hem her konuşmasında,"Hamd olsun", "Şükürler olsun" demiyor muydu? İştebizden biriydi. Onun maliye bakanı toptan ve parakende satışa yenilikgetirmiş" Babalar gibi satmak" deyimini dünya ticaretine kazandırmıştı. Babalar gibi satıyor ama her ne hikmetse herkes evladını kaybetmiş analar gibi ağlıyordu. Bu bakan, tezgahın arkasında durmadan, "Gel sermaye gel. Batan ülkenin malları bunlar" diye bağırıyordu.Beyaz üstüne kırmızı şeritle bezenmiş, köşesindeki mavilik içinde ise 52 tane yıldız olan pazarcı önlüğüde çok yakışıyordu. Biraz boyu kısaydı ama olsun.Önemli olan boyu değil işleviydi zaten ve bu dababalar gibi satmasına yetiyordu. Ne de olsa babasının malıydı. Kime ne! İster satar,ister üstüne otururdu. Gerçi TÜPRAŞ kuleleri söz konusu olduğu zaman bu fikir biraz saçma geliyordu ona ama olsun. Önemli olan ülkenin menfaatleriydi. Daha sırada satılacak köprüler, yollar, sular, denizler, kumsallar hatta hava bile vardı. Fakat bir gün beklenmeyen bir şey oldu. Dua eden halk aniden gözlerini açtı. Baktı ki, bir elinde Kuran-ı Kerim, boynunda ise muskalar vardı. Kuranı'nı öpüp yerine koyarken, ülkenin toprakları; alınteri ve fakirin vergisi ile yapılan tesislerin ise onların elinde olduğunu gördü. Onlar, "Hamd olsun" derken birileri milli tesisleri"Ham yapmıştı" Gözlerin açıldığı tarihi mi merak ediyorsunuz. O gün............................dü... Bu senaryonun gerçekleşmesi dileğiyle...
Yorumlar