Ana içeriğe atla

GERÇEKLERİ GÖRMEZDEN GELEMEZSİNİZ...


Türkiye 70 sente muhtaç durumdayken, Erbakan, ağır sanayi hamlesini başlattıklarını söylüyor, gittiği her yerde temel atıyordu. Attığı temeller ise karikatüristlere malzeme oluyordu. Bu arada yargı ile de başı dertten kurtulmuyordu.Mesela Şanlıurfa'da yaptığı bir konuşmada ;

"Siz diğer partilerin biz de din ve vicdan hürriyetine taraftarız demelerine bakmayınız. Onların başlarında jandarma gibi biz dikilmiş duruyoruz da böyle konuşuyorlar. Biz siyaset sahnesinden çekilsek, göreceksiniz onlar yine laikliğin din düşmanlığı şeklinde yorumlayan politikalarına dönecekler, Allah diyenleri hapse atacaklar, ağır ceza mahkemelerine sevk edecekler, camileri de ahır yapacaklar " demiş, Yargıtay Başsavcılığı da hemen dava açmıştı. Erbakan laikliğe aykırı konuşma yaptığı için partisi kapatılmalıydı.

Ömrü seçim meydanlarında ve mahkeme salonlarında geçen Erbakan, bu iddia karşısında kendini savunmak zorunda kalmayacaktı. Çünkü dava düşecek, Erbakan da kurtulacaktı.

3 yılda 300 İMAM HATİP Okulu Açıldı..

Erbakan, Başbakan yardımcısı olarak görev yaptığı hükümetlerde, kendisi ve partisi adına birçok başarıya imza attı.
Mesela 50'si Demirel Hükümeti tarafından kapatılan orta kısımlarını yeniden devreye koymak üzere tam 300 imam hatip okulunun açılmasını sağladı.
Cumhuriyet tarihi boyunca 50 yılda 50, MSP'nin iktidar ortağı olduğu sadece 3 yılda 300 tane imam hatip okulu açılmıştı.
Süleyman Arif Emre, sonraki yıllarda, "Ecevit ile yapılan protokole iki şart koyduk. Biri kapatılan orta bölümlerin tekrar açılması, diğeri de halkın yaptığı yeni imam hatiplerin açılmasıydı. Bu kabul edildi ve uygulandı. Aynı şartı 77-78 döneminde AP, MSP ve MHP'den oluşan ikinci Milliyetçi Cephe hükümetinin kurulması aşamasında da (MC) getirdik. Ecevit gibi Demirel de kabul etti" diyecekti.
Demirel de endişeliydi, MC hükümetlerinin Milli Eğitim Bakanlarından Nahit Menteşe ise, o günlerde Demirel ile aralarında geçen konuşmayı şöyle anlatacaktı:"Ben Eğitim Bakanı olmak istemedim, kendisine 'aşırı solculardan çekinmiyorum ama koalisyon ortaklarının emelleri belli' dedim.
Bana 'Seni bunun için getirdim, sen sessiz sedasız imam hatiplerin müfredatını düzenlersin' dedi. O da endişeliydi ama koalisyona mecbur kalmıştı.
"Erbakan'ın Koalisyon Hükümetlerinde ki İcraatlarını Saymaya Devam Edelim:
-İmam hatip okulu mezunlarının üniversitelere girmeleri sağlandı.
-İmam hatip okulu mezunu öğretmenlerin ilkokullarda Din ve Ahlak dersi öğretmeni olmalarının sağlandı.
-Bütün okullara Din ve Ahlak dersi mecburiyeti konuldu.
-Bu Din ve Ahlak derslerinin ortaokul ve liselerde ilahiyat mezunlarınca okutulması talimle şart koşuldu.1976-1977 ders yılı başından itibaren ilk, orta ve liselerde bütün ders kitaplarının yeniden yazılması Bakanlar Kurulunca karara bağlandı.
-Mısır, Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkelerde okuyanların diplomaları Türkiye'de geçerli sayıldı. (El Ezher Gibi..)Başörtüsü Genelgesine EngelMüstehcen neşriyatla ve ahlaka aykırı yayınlarla mücadele kanununun çıkartıldı.

-Risale-i Nur gibi dini, ilmi ve ahlaki eserlerin okutulmasına konulan yasakları kaldırıldı.Kur'an kurslarının yapılması, yaşatılması için Cumhuriyet tarihinde ilk kez bütçeden ödenek ayrıldı ve 3000'den fazla Kur'an kursu açıldı. Din görevlilerinin meslek içi eğitimi için 7 tane bölge eğitim merkezin kuruldu.
-Fahri olarak görev yapan din görevlilerine kadro verildi.
-MSP-CHP koalisyonu döneminde Milli Eğitim Bakanlığı CHP'ye verilmişti. Bakan ise Mustafa Üstündağ idi. Bu bakanlık tarafından başörtüsü ile okullara girilmesini yasaklayan bir genelge yazılmıştı. Bunu haber alan Erbakan harekete geçti ve genelgenin uygulanmasını durdurttu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALLAH(CC) BİRŞEY VERMEK İSTEMESEYDİ İSTEMEYİ VERMEZDİ..

DUA EDELİM ARKADAŞLAR...AMA ADABINA UYGUN OLARAK.. Allâh'ım, Sana sonsuz hamd ü senâlar; Habîbin Efendimiz Muhammed Mustafa -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e O'nun âl ve ashâbına gönülden salât ve selâmlar... Allâh'ım, benim Rabbim Sensin, Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın, ben Sen'in kulunum. Elimden geldiğince Sana verdiğim kulluk sözü üzerindeyim; işlediğim hata, günah ve kötülüklerden Sana sığınırım. Bana olan nimetlerini ve bu nimetlere karşı benim günah ve kusurlarımı itiraf ediyor, beni bağışlamanı diliyorum. Sen'den başka günahları bağışlayacak yoktur. Allâh'ım, dînim, dünyam, çoluk çocuğum ve malım içinde sağlık ve âfiyetle yaşamamı nasib eyle. Allâh'ım, vücuduma sağlık ver, Sen'in yolunda hizmet edeyim, kulağıma sağlık ver, hakikati işit...

ASLAN İLE TİLKİNİN HİKAYESİ......

TİLKİYİ AKILLI YAPAN, ASLANIN APTALLIĞI OLMASIN.. Ormanlar Kralı Aslan ve Kurnaz Tilkinin ibretli hikayesini tüyleriniz ürpererek okuyacaksınız..Ama ders çıkarırmısınız , orasını bilemem..İşte Hikayemizin başlangıç noktası.... Günlerden birgün, vahşi ormanların birinde, havanın puslu ve bir o kadar da ihtişamlı görüntüsü altında gezintiye çıkan bay TİLKİ, aç mı aç,susuz mu susuz, halsiz mi halsiz, bitkin mi bitkin bir şekilde şöyle düşünmüş.... --- Acaba karnımı doyuracak bir yemek bulabilir miyim? demiş..ve 50 mt.ileride yerde büyük bir et parçası görmüş.. Birden çok sevinmiş ve koşarak etin başına varmış.. Ama TİLKİ bu ya..hemen atlamamış etin üzerine...Ön ce bir kolaçan etmiş etin etrafını...Bakmış ki etin altında bir tuzak kurulu....Eti kaldırdığı an alttaki bomba patlayacak ve TİLKİ hayata gözlerini yumacak..TİLKİ uyanık ve zeki..ama diğer yanda aç ve sersefil vaziyette...Gözü hem gelende gidende hem de ette... Çekilmiş kenara ve beklemeye başlamış... Tam o sırada oradan ASLAN geç...
İDARECİ NASIL OLMALI??? Hz. Peygamber (s.a.v.) iki kişi bile olsak, birimizin yönetme sorumluluğunu üstlenmesini tavsiye etmiştir. Küçük büyük bütün toplumlar, bir yönetilen-yöneten, ast-üst hiyerarşisine dayanmak durumundadır. Toplumsal yapılanmada görev, yetki ve sorumlulukların zorunlu kıldığı farklı mevkiler vardır. Kaçınılmaz olarak birileri bu mevki ve makamlarda görev yapacaktır. "Bu birileri niçin ben olmayayım" diye düşünebilir insan. Kendini bir makama daha layık görebilir, diğer insanlardan daha iyi hizmet vereceğini zannedebilir. Fakat , makam taleplerinin arkasında kendini başkalarından üstün görme, bencillik, takdir edilme duygularının, yahut çıkar sağlama, şöhret ve daha rahat yaşama niyetinin olması da mümkündür. Hatta kişi bu süflî duygu ve hesapların farkında bile değildir çoğu zaman. İşte bu yüzdendir ki, MAKAM SEVGİSİ denilen kalp illeti ince bir meseledir. Fıtrî bir duyguyu, mükemmelleşme arzusunu istismar eder. Masum görünür ama çok t...