Ana içeriğe atla

KADINLARI SİYASETE ALET ETMEYİN....

Kadınları Siyasete Alet Etmeyi düşünen, Politikanın Ey İleri Gelenleri.....

Onları Politik Emellerinize Alet Etmeyin..
Çünkü Onlar, Toplumun İlk Öğretmenleri,
Çünkü Onlar, Eşlerinin yegane destekçileri,
Çünkü Onlar, Aile Yapısının Belkemikleri.....

Çekin ellerinizi kadınların üzerinden...Onlara değer veriyormuş gibi, göstermelik hareketlerden uzak durun.Çünkü sizler politikacısınız...Ne zaman verdiğiniz sözleri tuttunuz da , kadına yeni sözler veriyorsunuz ve boş vaadlerde bulunuyorsunuz.
Allah aşkına kandırmayın bizleri...Hangi düşüncelerle kadını siyasete çekmeye çalıştığınızı çok iyi biliyoruz..

Kadın erkek eşitliği bu şekilde olmaz.
Elbette kadınlar ve erkekler eşittirler.Ama nasıl....Bir insanın ayağındaki ayakkabılar gibi. Yani sağ ve sol ayakkabılar...Siz sağ ayakkabı olmadan ya da sol ayakkabı olmadan ayaklarınızda bir dengesizlik hisseder misiniz.. Elbette ...Topallamaya başlarsınız..Sonrası dengesiz bir insan çıkar ortaya...İşte toplumda kadının yeri de böyledir.. Onlar sol veya sağ ayakkabı olabilirler..Ama birini diğerinin yerine koyamazsınız.Yani kadının yapacağı işler bellidir.Erkeklerin yapacağı işler bellidir. Hadi bakalım, Erkekler çocuk doğursunlar...Hani yaa..eşitlik vardı..O zaman haksızlık olmuyo mu yani..Niye hep kadınlar doğuruyo kardeşim.. Yani konu eşitlikse kadına haksızlık yapılıyor o zaman....
İşte maalesef durum öyle değil..Erkeğin görevleri ayrı, kadının görevleri ayrıdır. Yani sağ ve sol ayakkabılar gibi..Koskoca Osmanlı Devletinde hiç kadın padişah olmuş mu? Padişahı geçtim vezir olmuş mu? Hiç din görevlisi olmuş mu? Maalesef hayır...............
Ama bütün başarılı erkeklerin arkasında mutlaka eşleri vardır..Başarısız erkeklerin de.....İşte herkes görevini bilmeli ve siyaset, erkek gibi erkeklere teslim edilmelidir.Ve yine kadınlar eşlerine destekçi olmaya devam etmelidirler. Sağlıcakla kalın....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALLAH(CC) BİRŞEY VERMEK İSTEMESEYDİ İSTEMEYİ VERMEZDİ..

DUA EDELİM ARKADAŞLAR...AMA ADABINA UYGUN OLARAK.. Allâh'ım, Sana sonsuz hamd ü senâlar; Habîbin Efendimiz Muhammed Mustafa -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e O'nun âl ve ashâbına gönülden salât ve selâmlar... Allâh'ım, benim Rabbim Sensin, Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın, ben Sen'in kulunum. Elimden geldiğince Sana verdiğim kulluk sözü üzerindeyim; işlediğim hata, günah ve kötülüklerden Sana sığınırım. Bana olan nimetlerini ve bu nimetlere karşı benim günah ve kusurlarımı itiraf ediyor, beni bağışlamanı diliyorum. Sen'den başka günahları bağışlayacak yoktur. Allâh'ım, dînim, dünyam, çoluk çocuğum ve malım içinde sağlık ve âfiyetle yaşamamı nasib eyle. Allâh'ım, vücuduma sağlık ver, Sen'in yolunda hizmet edeyim, kulağıma sağlık ver, hakikati işit...

ASLAN İLE TİLKİNİN HİKAYESİ......

TİLKİYİ AKILLI YAPAN, ASLANIN APTALLIĞI OLMASIN.. Ormanlar Kralı Aslan ve Kurnaz Tilkinin ibretli hikayesini tüyleriniz ürpererek okuyacaksınız..Ama ders çıkarırmısınız , orasını bilemem..İşte Hikayemizin başlangıç noktası.... Günlerden birgün, vahşi ormanların birinde, havanın puslu ve bir o kadar da ihtişamlı görüntüsü altında gezintiye çıkan bay TİLKİ, aç mı aç,susuz mu susuz, halsiz mi halsiz, bitkin mi bitkin bir şekilde şöyle düşünmüş.... --- Acaba karnımı doyuracak bir yemek bulabilir miyim? demiş..ve 50 mt.ileride yerde büyük bir et parçası görmüş.. Birden çok sevinmiş ve koşarak etin başına varmış.. Ama TİLKİ bu ya..hemen atlamamış etin üzerine...Ön ce bir kolaçan etmiş etin etrafını...Bakmış ki etin altında bir tuzak kurulu....Eti kaldırdığı an alttaki bomba patlayacak ve TİLKİ hayata gözlerini yumacak..TİLKİ uyanık ve zeki..ama diğer yanda aç ve sersefil vaziyette...Gözü hem gelende gidende hem de ette... Çekilmiş kenara ve beklemeye başlamış... Tam o sırada oradan ASLAN geç...
İDARECİ NASIL OLMALI??? Hz. Peygamber (s.a.v.) iki kişi bile olsak, birimizin yönetme sorumluluğunu üstlenmesini tavsiye etmiştir. Küçük büyük bütün toplumlar, bir yönetilen-yöneten, ast-üst hiyerarşisine dayanmak durumundadır. Toplumsal yapılanmada görev, yetki ve sorumlulukların zorunlu kıldığı farklı mevkiler vardır. Kaçınılmaz olarak birileri bu mevki ve makamlarda görev yapacaktır. "Bu birileri niçin ben olmayayım" diye düşünebilir insan. Kendini bir makama daha layık görebilir, diğer insanlardan daha iyi hizmet vereceğini zannedebilir. Fakat , makam taleplerinin arkasında kendini başkalarından üstün görme, bencillik, takdir edilme duygularının, yahut çıkar sağlama, şöhret ve daha rahat yaşama niyetinin olması da mümkündür. Hatta kişi bu süflî duygu ve hesapların farkında bile değildir çoğu zaman. İşte bu yüzdendir ki, MAKAM SEVGİSİ denilen kalp illeti ince bir meseledir. Fıtrî bir duyguyu, mükemmelleşme arzusunu istismar eder. Masum görünür ama çok t...