SERT İSLAM, LAYT İSLAM TEKERLEMESİ?
İslam; Allah yapısıdır. Dünya ve ahiretin saadet programıdır. Ne gereksiz bir fazlalığı, ne de yetersiz bir noksanlığı bulunmamaktadır.
İslam dini bir bütündür ve tastamamdır. Ona dışarıdan bir şey katmaya veya bir şey çıkarmaya kalkışmak sapıklıktır, fıtrat dinini bozmaktır. İslam, baştan sona Hak’tır, hayırdır… Hepsi; herkes için ve her zaman lazımdır.
Kur’an; değişen ve gelişen bütün şartlara ve ihtiyaçlara uygun çözüm ve çareler üretmek üzere başvurulacak temel ve genel kaynak ve dayanak anlamında “Mutlak deliller” içermektedir.
Hz. Peygamberin (sav) sünneti ise, bu “emir”lerin nasıl ve ne maksatla uygulanmasının şeklini ve taktiğini öğretmektedir.
İslamın, maalesef dikkatlerden kaçan en önemli iki özelliği:
1- Hükümette CUMHURİYET dönemini
2- Hukukta ise İÇTİHAT dönemini getirmesidir.
Son zamanlarda gündeme getirilen ve sık sık dillendirilen “Sert İslam, Layt İslam” gibi yakıştırmalar da tamamen yanlıştır ve yanıltıcıdır.
Allah’ın her hususta koyduğu en uygun ve en uygar kuralları “yumuşak, yetersiz ve etkisiz” bularak, kendi kafasından daha kesin ve daha keskin yöntem ve sistemler uydurarak; “Radikal İslam, aşırı İslam” diye tanıtılan anlayış, İslamı yansıtmadığı gibi...
Hak Dinin bazı emir ve yasaklarını “gereksiz ve önemsiz” görüp bunları resmen olmasa da, fikren ve fiilen çıkarmaya... Veya bazı İlahi hüküm ve Hakikatleri “Çok sert, ağır külfet, aşırı zahmet” diyerek yumuşatmaya kalkışanların ortaya attığı “ılımlı İslam, layt İslam” gibi uyduruk kavramlar da, tam bir şaşkınlıktır.
Nasıl ki, Aya gitmek üzere programlanmış bir füzenin, fırlatma sisteminde yarım milimlik dahi bir bozma ve sapma yapılsa, bu açı giderek büyüyecek ve neticede Ay’a değil, belki başka bir gezegene çarpıp parçalanacaktır.
Bunun gibi, İslamı serleştirme veya laytlaştırma girişimleri de sapıklıktır ve hüsranla sonuçlanacaktır.
Şurası kesinlikle bilinmelidir ki:
İFRAT’ıda, TEFRİTİ’de
AŞIRISI’ da, ILIMLISI’ da
RADİKALİ’ de, LİBERALİ’ de
KATISI’ da, LAYTI’ da
İslam değildir.
İSLAM; Allahın gönderdiği, Hz. Peygamber efendimizin (sav) ise, bunları nasıl anlamak ve uygulamak gerektiğini fiilen öğrettiği HAK DİN dir.
İFRAT: Doğal ve doğru olanı zorlaştırma... Aşırıya kaçma, haddini aşma manasında kullanılmaktadır.
TEFRİT: İfratın tam zıddı olarak; orta yolun çok gerisine kayma, normalin altında kalma... Gevşeklik yapma, laubali ve sorumsuz davranmadır.
LİBERALİZM: Disiplin ve düzene aykırı ve aşırı serbestlik... Hayvani hürriyet anlayışıdır.
RADİKALİZM: Köktencilik, sertlik ve sivrilik... Şiddet ve hiddet içeren katı ve kapalı rejim ve girişimlerin ortak adıdır.
LİGHT (Layt): “Yağı düşürülüp ayarlanmış... Özü alınıp uyarlanmış... İradesi törpülenip uysallaştırılmış... Hafif, edilgen ve güdülen... Ağırlığı ve saygınlığı kalmamış” anlamındadır.
İşte bu ve benzeri sıfatlarla sunulmaya ve Müslümanlara yutturulup uyutulmaya çalışılan hiçbir kuram ve kavram, İslamın kendisi değil, sahtesidir.
AKP’nin Diyanet Bakanı ve Diyanet İşleri Başkanı gibilerin ve de Amerikanın beslediği ve desteklediği hoca Efendilerin, hem de Siyonist Yahudi lobileri, papalık gibi haçlı merkezleri ve Bartholomeus gibi hıyanet temsilcileriyle birlikte seslendirilip sahiplendikleri, “LAYT, ILIMLI” İslam da...
Taliban’ın, Bin ladin taraftarlarının ve Hizbullah diye ortaya çıkıp dehşet ve vahşet kusanların, “SERT, AŞIRI” İslamı da...
İSLAMIN ÖZÜNDEN SAPTIRILMIŞ HALİDİR, YA YABANİLEŞTİRİLİP YOBAZLAŞTIRILMIŞ, YA DA HAFİFLETİLİP YOZLAŞTIRILMIŞ, SAHTEKÂRLIK VE İSTİSMARCILIK ÖRNEKLERİDİR...
HER İKİ AKIMIN; AŞIRI İSLAMIN DA, ILIMLI İSLAMIN DA; KURGULAYAN VE KULLANAN MERKEZLERİ AYNIDIR, AMERİKA’DIR VE SİYONİZMİN DÜNYA HAKİMİYETİ HESABINA, BUNLARI PİYON VE TAŞERON OLARAK KULLANDIKLARI KESİNDİR.
Bir zamanlar Dünyayı Kominizm - kapitalizm diye, toplumları ise kendi içinde solcu-sağcı diye karşıt kamplara ayırıp birbirine karşı kışkırtan ve kırdırtan bu Siyonist güçler, şimdi de Müslümanları SERT-LAYT diye birbirine karşı kullanmakta ve “Sert” inden ürkütüp “Layt”ına razı etme şeytanlığını sürdürmektedir. Ve dış güçlerin asıl istedikleri ve besledikleri: İslamın “Layt-ılımlı” halidir ve bu daha tehlidir.
Layt-ılımlı İslam diye, Siyonizmin sömürü ve sindirme düzenine razı olacak, Büyük Ortadoğu Projesine ve Arz-ı Mev’ud provasına gönüllü ve güdümlü taşeronluk yapacak, AB’ye giriş hayaliyle Kıbrıs’ın satılmasına ve Türkiye’nin parçalanmasına göz yumacak ve bütün İslam alemini İsrail’in eyaletleri durumuna sokacak hıyanetlere hikmet uyduracak BOZUK, BATIL VE BAYAĞI BİR ANLAYIŞ; MUHTEREM, MUBAREK HATTA “MEHDİ” OLARAK REKLAM EDİLEN, DİNLERARASI DİYALOG VE HOŞGÖRÜ KAHRAMANI DİYE ÖNE SÜRÜLEN KİŞİLER ELİYLE YERLEŞTİRİLMEK VE YÜRÜTÜLMEK İSTENMEKTEDİR...
Efendim, her şey değiştiği ve geliştiği halde, hiç “DİNDE REFORM VE REVİZYON YAPILMAYACAK MI?”
Hayır ve asla...
Son ve mükemmel Din olan İslamiyet; aslı deforme ve dejenere olmaz ki, reforma ve revizyona ihtiyaç göstersin.
Ancak iman, ahlak ve ibadet dışında kalan “muamelat” konularında yine değişmez ve değerini yitirmez temel ilahi kanunlara uygun olmak koşuluyla, yeni ve yeterli içtihatlar, izahatlar ve icraatlar elbette gereklidir ve yapılabilir.
İslamın, Hükümette CUMHURİYET, hukukta İÇTİHAT dönemini açtığını yukarıda belirtmiştik.
Burada HAK ile DOĞRU kavramlarını da iyi bilmemiz gerekir.
HAK; Asla değişmeyen, eskimeyen değerini ve önemini yitirmeyen mutlak gerçeklerdir.
DOĞRU ise; Zamana, şartlara ve ihtiyaçlara göre gerekli ve yeterli olan şeylerdir.
İslamın temel inanç ve ahlak esasları ve her konudaki sağlam ve şaşmaz ölçüleri–delilleri yani ilahi dayanak ve kaynakları “HAK”tır.
Ama bu mutlak delillere dayanılarak, gelişen ve değişen sorunlara ve standartlara uygun olarak üretilen çözümler-içtihatlar ise; “DOĞRU” dur.
Hak değişmez, doğrular ise değişebilir.
Din, İnsan ve toplum hayatını disiplinize edip düzenleyen “ARAÇ”ların ve kurumların, genel amaçlarını ve temel işleyiş esaslarını belirler. Bunlar asla değişmez ve değişime ihtiyaç göstermezler.
Bu araç ve kurumların, daha güzele ve mükemmele doğru gelişme ve değişme seyrini ve sürecini... Doğacak sorunları temel esaslara göre çözüme kavuşturma ve bunları standartlara uyarlama biçimini ise; İNSANLIĞIN İHTİYAÇLARI, HER ÇAĞIN VE ORTAMIN ŞARTLARI BELİRLER...
Yani, Din adına “Her şey değişir” diyenler de yanılmakta ve sapıtmaktadır.
“Hayır, hiçbir şey değişmez” diyenler de aldanmakta ve yanlışı savunmaktadır.
Bu arada, “Ehli Sünnet” çizgisi, her asırdaki binlerce ulemanın ve milyonlarca Müslümanın “İcma”sı, yani ortak kanaat ve konsensüse varmasıyla, ORTA VE ORANTILI, ADİL VE DENGELİ YOL OLAN İSLAMIN temsilcisidir.
Ancak, “Ehli Sünnet” e bağlılık bahanesiyle; itikat esasları ve kaideleri, ibadet şartları ve şekilleri, genel ahlak kuralları, helal ve haram ölçüleri dışında kalan Muamelat (Toplumsal hayat) la ilgili konularda, beş yüz, hatta bin sene önceki şartlar ve ihtiyaçlar için hazırlanmış fetvaları içeren kitaplarda yazılanların aynen tatbikini istemek de, hem fıtrata hem de çağdaş standartlara aykırıdır ve yanlıştır.
Böyle düşünenler, bir nevi “ehli Kitap” kapsamındadır. Çünkü Kur’an’ın “Ehli kitap” kavramı sadece Yahudi ve Hıristiyanları değil, İLAHİ KİTAPLARIN KENDİSİNİ BIRAKIP, ONLARIN TAHRİF EDİLMİŞ YORUMLARINI VEYA, ASIRLAR ÖNCESİ ŞARTLAR VE İHTİYAÇLAR İÇİN ÇIKARILIP YAZILMIŞ FETVALARI... YA DA KENDİ MEŞREBİNE, MEZHEBİNE VE MÜRŞİDİNE AİT KİTAPLARI “DEĞİŞMEZ VE İTİRAZ EDİLMEZ KAYNAK” YERİNE KOYAN, BU YÜZDEN YENİDEN KUR’AN’A DÖNMEYİ VE ÇAĞDAŞ ÇÖZÜMLER ÜRETMEYİ GEREKSİZ SAYAN MÜSLÜMANLARI DA İÇİNE ALMAKTADIR;...
Dini Hizmet Kadroları Kasıtlı Boş Bırakılıyor
Apartman kiliselerin mantar gibi bittiği, binlerce misyonerin cirit attığı Türkiye’de, 77 bin caminin 22.780’inde din görevlisi yok. 9 bin 102 camide ise din hizmetleri karın tokluğuna çalışan vekil imamlarla yürütülüyor. Son 10 yıldır tek bir Kur’an Kursu öğreticisinin atanamadığı Kur’an Kursları’nda da tablo vahim. Rapora göre 1996 yılından beri Kur’an kursu öğretici kadrosu verilmeyen Diyanet’te 3 bin Kur’an Kursu atama bekliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı bir rapor, Hıristiyan misyonerlerinin faaliyetlerinin yoğunluğu nedeniyle tartışma konusu olan ülkemizde, Hıristiyan misyonerlerine karşı en büyük mücadeleyi vermesi gereken Diyanet’in nasıl zor durumda bırakıldığını bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
Diyanet tasfiye mi edilmek isteniyor
Milletvekillerine de dağıtılan raporun; “Sayıların Diliyle Diyanet İşleri Başkanlığı” başlıklı bölümünde verilen rakamlar, din hizmetlerinin nasıl bir vurdumduymazlıkla engellendiğini gözler önüne seriyor. Diyanet’in raporuna göre halen 22 bin 780 camide hiçbir din görevlisi bulunmuyor. Türkiye’de toplam 77 bin 151 caminin bulunduğu hatırlatılan raporda, 22 bin 780 boş camiye karşılık, 9 bin 102 camide de özlük haklarından yoksun ve 2/3 maaşla hizmet veren vekil imamlarla hizmet verilmeye çalışılıyor. “Her yıl bin 700 personelin emekli olduğu ve bin 500 civarında personelinde istifa, ölüm, kurum değişikliği gibi nedenlerle Diyanet’ten ayrıldığı” vurgulanan raporda, “Mevcudu korumak için yılda 4 bin 200 görevlinin atanmasına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç karşılanmadığı takdirde gelecek on yıl göz önüne alındığında kadroların yarısı boşalmış olacaktır” denildi. Raporda, “Dini ve milli değerlerimizi zedeleyici hareketlere fırsat vermemek için kadrosuz camilere kadro tahsisi yapılarak münhal kadrolara atama izni verilmelidir” uyarısı yapıldı.
3 bin Kur’an kursu Hocası kadrosuz çalışıyor.
Raporun Kur’an Kursları ile ilgili rakamları da yürek sızlatan bir gerçeği ortaya koyuyor. Çünkü rapora göre Kur’an Kursları’nda da Kur’an eğitimi hiç bir sosyal güvencesi olmayan ve ayda sadece 150 milyon lira ile çalışan geçici öğreticiler tarafından yürütülüyor. Raporda, “Kur’an kursu öğreticiliği kadrolarına 1996 yılında bu yana atama yapılamamıştır. Ayda 150 YTL ile çalışan 3 bin geçici öğretici bulunmaktadır. Bu öğreticilerin hiç bir sosyal güvenceleri yoktur” denildi.
Ama misyonerler cirit atıyor
Diyanet’in karşı karşıya bırakıldığı bu hazin tabloya karşılık, ABD destekli misyoner kiliselerinin Türkiye’de cirit attığı biliniyor. Diyanet hiç bir sosyal güvencesi olmayan ve ayda sadece 150 milyon lira karşılığı hizmet vermeye çalışan Kur’an Kursu hocalarıyla hizmet vermeye çalışırken, Hıristiyan misyonerler kaynağı belli olmayan milyonlarca dolar harcayarak İncil başta olmak üzere misyoner kitapları dağıtıyor. Ekonomik durumu kötü olan aileleri para yardımlarıyla kandırarak Hıristiyanlaştırmaya çalışıyor.
Yorumlar